,
Kaelen'in en son gördüğü şey, Pheniyet'in elini yavaşça aşağıya indirmesiydi. O an, göğsünde yoğun bir basınç hissetti. Ardından, büyük bir mana dalgası vücuduna nüfuz etti ve bilinci bulanıklaştı. Duyuları sönmeye, dünyası kararmaya başladı.
Bir anda, yüzünü sert ve sıcak bir yüzeye gömülü halde buldu. Kokusunu aldığı ilk şey, hafif tuzlu bir deniz esintisiydi. Kum taneleri tenine yapışmış, rüzgar saçlarını hafifçe savuruyordu. Kulaklarına ulaşan ilk ses, kıyıya çarpan dalgaların yumuşak ama sürekli tekrarlanan uğultusuydu. Gözlerini araladığında, ışık görüşünü anlık olarak kör etti, ancak kısa sürede bulunduğu yeri netleştirebildi.
Burası... Pheniyet'in yarattığı alandı.
Derin bir nefes aldı, havada tuz ve nemin karışımı asılıydı. Kumsalın ardında, sonsuzluğa kadar uzanan masmavi bir deniz bulunuyordu. Dalgalar, nazikçe sahile vuruyor, geriye çekildikçe ardında parlak kum tanelerini bırakıyordu. Denizin sonsuz derinliklerinde nelerin gizlendiğini hayal bile edemiyordu.
Önünde ise, sık ağaçlarla çevrili bir orman yükseliyordu. Geniş yapraklı ağaçlar gökyüzünü büyük oranda kapatıyor, gölgelerin içinde bilinmeyen varlıklar hareket ediyormuş hissi veriyordu. Ağaçların arkasında, eski bir volkana benzeyen sivri bir dağ yükseliyordu. Öğrenciler için belirlenen sınavın merkezi muhtemelen burasıydı.
Kaelen, içgüdüsel olarak bu adada yalnız olmadığını hissetti. Manayı kullanarak etrafındaki varlıkları hissedebiliyordu. Adaya yayılmış birçok mana canavarı, sanki gölgelerin arasından onu izliyordu. Gerçek değillerdi; büyü tarafından yaratılmış illüzyonlardı. Ancak güçleri inanılmaz derecede düşürülmüş olsa bile, yine de tehlike teşkil ediyorlardı.
"Bu yer... bir mana tohumuna benziyor," diye düşündü Kaelen. Ama daha küçük bir versiyonu... Daha kontrol edilebilir bir model...
Kaelen hızla yerden kalktı, omuzlarına yapışan kumları silkeledi. Derin bir nefes aldı ve kendini toparlamaya çalıştı. Pheniyet'in sınavı, mana hakkında bildikleri her şeyi sorgulatıyordu. Kaelen bile bu testin zorluğunu henüz tam kavrayamamıştı.
Zor bir test ile imkânsız bir test arasında ince bir çizgi vardı.
Eğer birçok öğrenciyi bir adaya bırakır ve hayatta kalmalarını beklerken birbirlerini öldürmelerini istersen, bu zor bir test olurdu. Ancak, eğer öğrencilerin asla yenemeyeceği bir canavarı volkanın içinde hapsedersen, işte o zaman bu test imkânsız olurdu.
Kaelen, geçmiş hayatında yaşadığı zorlu mücadeleleri hatırladı. Güçsüzken hayatta kalmak için verdiği savaşı, manayı kontrol etmek için harcadığı çabayı düşündü.
"Her neyse... Temelden başlayalım. Sonuçta, Pheniyet'in bizden istediği tam olarak bu," diye kendi kendine mırıldandı.
İlk mesele, manayı nasıl kontrol edeceğini anlamaktı. Derin bir nefes aldı ve göğsünde henüz kullanılmamış halde duran mana çekirdeğini hissetti. İçindeki enerji damarları boyunca yavaşça akmaya başladı. Önce ince bir sıcaklık hissi belirdi, ardından tüm vücuduna yayılan bir akım gibi ilerledi.
Mana çekirdeği, damarlar aracılığıyla vücuduna yayılıyordu. Mana kullanmayı öğrenen her öğrenci için bu temel bir bilgiydi. Bir büyücünün ilk öğrenmesi gereken şey, mana akışını kontrol edebilmek için mana damarlarını manuel olarak açıp kapatmayı öğrenmekti.
Kaelen, manasını vücuduna yakın tuttu. Bu temel teknik, büyücülerin ilk öğrendiği şeylerden biriydi ve ona "Enn" denirdi.
Büyücü, "Enn" sayesinde manasını ince bir katman halinde vücudunu kaplayacak şekilde düzenleyebilirdi. Bu, alınacak fiziksel hasarı minimuma indirerek bir tür koruma sağlardı. Ancak, bunun beraberinde getirdiği bir risk vardı: Mana izi.
Mana, vücuttan dışarı sızarak büyücünün kafasının üzerinde ince bir şerit halinde belirgin bir iz bırakırdı. Diğer büyücüler bu izi takip ederek kolayca yerini tespit edebilir, hatta mana canavarları bile bu izi algılayarak saldırıya geçebilirdi.
Ancak, "Enn" kullanılmazsa da büyücü tamamen savunmasız kalırdı.
İki ucu keskin bir kılıç...
Kaelen, etrafındaki tehlikeyi sezebiliyordu. Bu adada dikkatli olmazsa, gereksiz bir çatışmaya girebilir ve enerjisini boş yere harcayabilirdi. Gereksiz düşmanlarla veya mana canavarlarıyla uğraşmak, sadece zaman kaybına yol açardı. Üstelik bu, inanılmaz derecede yorucu ve sıkıcı bir işti.
Düşüncelerini toparladı ve manasını bilinçli bir şekilde kontrol etmeye odaklandı. Öncelikle, "Enn" tekniğini uygulayarak vücudunu koruma altına aldı. Ancak manasını mümkün olduğunca dar bir alanda tutarak, yaydığı mana izini en aza indirmeye çalıştı.
Kaelen, bu adada hayatta kalmak için sadece gücüne değil, zekâsına da güvenmek zorundaydı.
Pheniyet'in sınavı sadece fiziksel güçle kazanılacak bir şey değildi. Burası, zekânın, stratejinin ve mana kontrolünün test edildiği bir yerdi.
Kaelen etrafını daha dikkatli incelemeye başladı. Ormanın içine ilerlemeden önce, buradaki doğal kaynakları değerlendirmeliydi. Suya ihtiyacı olursa deniz suyu tuzlu olduğu için doğrudan içemezdi. Tatlı su kaynağı bulmak zorundaydı. Ayrıca, yiyecek de önemli bir konuydu. Mana canavarları gerçekten yenilebilir miydi? Eğer bu yaratıklar tamamen büyüden oluşuyorsa, fiziksel olarak bir besin değeri olmayabilirdi.
Kaelen, sınavın asıl amacını anlamaya çalıştı. Buradaki tüm öğrenciler için bir hedef belirlenmiş olmalıydı. En büyük soru şuydu: Hayatta kalmak mı, yoksa belirli bir noktaya ulaşmak mı? Eğer bu sadece bir hayatta kalma sınavı olsaydı, birbirleriyle savaşmak zorunda kalabilirlerdi. Ama eğer belirli bir noktaya varmak gerekiyorsa, bu demekti ki yollarına çıkan engelleri aşmak zorundaydılar.
İçinde hafif bir heyecan hissetti. Burası gerçek bir mücadeleydi. Bir süre sonra elini yumruk yaptı ve kendine güvenle gülümsedi.
"Görelim bakalım, bu sınav ne kadar zor olacak."
Kaelen, derin bir nefes alarak ilk adımını ormana doğru attı. Kendisini bekleyen bilinmezliğe doğru ilerlerken, içindeki mana hafifçe titreşiyordu.
Pheniyet'in sınavı daha yeni başlıyordu.
Kaelen "Enn" formunu etkinleştirdi. Vücudundan mana hafif ince bir tabaka halini aldı ve tenini kapladı.
Kaelen yavaş ve temkinli adımlarla ormanın derinliklerine doğru ilerledi. Adımlarını dikkatlice atıyor, her hareketini bilinçli bir şekilde kontrol ediyordu. Orman, sanki davetsiz misafirini fark etmişçesine, ona karşı gardını almıştı. İlk olarak, devasa ve kalın sarmaşıklar yolunu kesti. Bu sarmaşıklar, eski zamanlardan kalma bir labirent gibi ağaçlardan ağaçlara dolanıyor, Kaelen'in manevra şansını azaltıyordu. Her adımında, ayaklarının altındaki toprağın nemli ve yumuşak olduğunu hissedebiliyordu. Etrafındaki yaprakların arasından süzülen loş ışık, ortamı daha da ürkütücü hale getiriyordu.
Kaelen, içgüdüsel olarak duraksadı. Bir şeyler yanlıştı. Aniden bir his vücudunu ele geçirdi. Adeta bir uyarı gibi beynine kazınan bu his, ona tehlikede olduğunu söylüyordu. Refleksleri harekete geçti ve başını hafifçe eğdi. Tam o anda, metalik bir ıslık sesi duyuldu ve iki küçük demir bilye, büyük bir hızla yanındaki ağaca saplandı. Eğer bir saniye bile tereddüt etseydi, şu an bilyeler kafasına saplanmış olacaktı.
Derin bir nefes aldı ve başını kaldırdı. Gözleri, ağaçların gölgeleri arasında hızla hareket eden yaratıkları yakaladı. Siyah tüylü maymunlar, uzun ve çevik bedenleriyle ağaç dalları arasında neredeyse görünmez gibi hareket ediyorlardı. Kırmızı gözleri Kaelen'e odaklanmıştı ve sinsi gülümsemeleriyle ona meydan okuyor gibiydiler.
"Siz lanet olasıları hiç özlemedim. Haberiniz olsun," diye mırıldandı Kaelen, iç geçiren bir ifadeyle.
Maymunlar kahkaha benzeri sesler çıkararak bir daldan diğerine atladılar ve hızla gözden kayboldular. Ancak Kaelen, onların geri döneceğini biliyordu. Onların varlığı bir şeyin işaretiydi: Bu yaratıklar, "Enn" kullanamayan ya da etkin bir şekilde kontrol edemeyen büyücüleri avlamak için burada bulunuyordu. Pheniyet, sınavın bu aşamasında büyücülerin yeteneklerini ayırt edebilmek için bu yaratıkları bilerek yerleştirmişti.
Kaelen, derin bir nefes alarak etrafını kontrol etti. Şu an için başka bir tehdit yoktu. Bu, yalnızca ilk engeldi ve sınavın ne denli zorlu olacağını anlamıştı. Eski hayatında, bu ormanda üç gün boyunca hayatta kalabilmişti. Ancak bu sefer daha uzun süre dayanmayı planlıyordu. Bunun için de öncelikle hayatta kalma önceliklerini belirlemesi gerekiyordu.
İlk mesele su bulmaktı. Tropikal bir ormanda sürekli terlemek kaçınılmazdı ve bu da vücudunun hızla sıvı kaybetmesine neden oluyordu. Üzerindeki kıyafetleri olabildiğince hafifletmişti ancak yine de su içmeden uzun süre hayatta kalamazdı. Susuzluk, büyü kullanımını da olumsuz etkileyebilirdi.
İkinci mesele ise bir sığınak bulmaktı. Az önce karşılaştığı maymunlar kesinlikle geri dönecekti ve bir dahaki sefere yalnız olmayabilirlerdi. Kaelen'in sürekli tetikte olması gerekiyordu. Rastgele bir yerde geceyi geçiremezdi; güvenli bir alan bulmalıydı. Onun gibi düşünen başkaları da olduğuna emindi. Bu nedenle, ilerlerken izlerini gizlemeye özen göstermeliydi.
Dikkatlice yürümeye devam ederken, mana hissiyatı Kaelen'i uyardı. Etrafında başka varlıklar vardı. Bedenini gevşetip zihnini açarak manayı hissetmeye odaklandı. Birkaç nefes sonra, varlıkların yerini net bir şekilde algıladı.
"En az beş kişi..." diye düşündü içinden.
Hepsi aynı bölgede toplanmıştı. Bu, onların bir tür koalisyon oluşturdukları anlamına geliyordu. Kaelen, bu durumu oldukça ilginç buldu. Sonuçta bu sıradan bir yarışma değildi. Bu, bir eleme sınavıydı. Yeterince güçlü olmayanlar elenecek ve akademiye kabul edilmeyeceklerdi. Ancak bu öğrenciler, güçsüz olduklarını kabullenip birlikte hareket etmeye karar vermişlerdi. Bu, doğru bir stratejiydi.
Mana tohumlarının olduğu bir ortamda tek başına hayatta kalmak neredeyse imkânsızdı. Pheniyet'in buradaki amacı, büyücülere önemli bir ders vermekti: "Mana canavarlarına ve tohumların getirdiği tehditlere karşı birlik olun."
Ancak bu birlikteliğin büyük bir kusuru vardı. Kaelen, hafifçe başını sallayarak iç çekti. "Eğer fazla dikkat çekerseniz, düşmanlarınız da size karşı birlik oluşturur."
Bu çocuklar bunu henüz bilmiyorlardı. Ama öğreneceklerdi. Ve muhtemelen bunu en zor yoldan deneyimleyeceklerdi.
Kaelen, ormanda ilerlemeye devam etti. Hedefi belliydi: Önce su bulacak, ardından güvenli bir sığınak inşa edecekti. Ve eğer fırsat bulursa, diğer öğrencilerin hareketlerini gözlemleyip onlar hakkında daha fazla bilgi edinecekti. Şu anda tek başına hareket etmek en iyisiydi. Henüz kime güvenebileceğini bilmiyordu.
Ancak tek bildiği bir şey vardı.
Bu sınav, yalnızca hayatta kalmakla ilgili değildi. Bu sınav, bir büyücünün ne kadar ileriye gidebileceğini belirleyen en büyük testlerden biriydi. Ve Kaelen, bu sınavı geçmeye kararlıydı.