Cherreads

Chapter 7 - #BÖLÜM-7: HAYATİ SINAV BAŞLIYOR#

'Sevgili Adaylar, Sınava Son 1Saat kaldı, Lütfen Sınav yerinden çıkmayınız! Ve belgenizin hazır olduğundan emin olunuz. Sınav kontrolü için lütfen Giriş gişesine başvurunuz'

Genç Berwick anonsla birlikte yavaşça gişe kontrol alanına doğru yürümeye başladı. Etrafında bin bir çeşit katılımcı vardı. Yaşlısından gencine, Ork ırkından cücelere, özgüvenli olanlarından korkaklara… Herkes Sınav için toplanmıştı.

Berwick gişedeki uzun kuyruğa giriş yapmadan önce kendini toparladı.

Gişe sorumlusu yüksek sesle anons yaptı.

'Giriş belgeleriniz ve Biyolojik kimliklerinizi çıkartmayı unutmayınız! Sınav 1-4 arası takımlardan oluşabilir! Eğer bir takıma mensupsanız lütfen bunu gişeye geldiğinizde iletiniz!' Berwick giriş belgesini ve biyolojik kimliğini çıkarttı. Kimliğindeki fotoğrafına uzunca baktı. Eskiden daha neşeli genç ve tatlı gözükürken şuan yüzünden ciddiyet ve yaşadıklarının verdiği oturaklı beden vardı.

"Vay be bu fotoğraftaki sen misin?" Berwick biraz irkildi ve yanına çoktan gelmiş olan beyaz, uzun saçlı ve mavi gözlü çocuğa baktı. Biraz şaşırmıştı varlığını hiç fark ettirmeden nasıl yanına gelmişti?

"Şey evet… Eski halim." Çocuk tekrar hayret etti. "Vay canına, hiç benzemiyorsunuz bile! Şey çocukluğunuz falan mı?" Berwick iyice çocuğa döndü.

"Sayılır, idman yapmadan önceki halim diyebiliriz."

"İdman mı?" Delikanlı kahkaha attı, Berwick içinden 'Ne kadarda sinir bozucu bir tip' Diye geçirdi ama garip bir şekilde de Genç adam ona güven ve rahatlama veriyordu. Delikanlı elini berwicke uzattı.

"Tanıştığıma memnun oldum, Ben Alchio Zex, Bana Alchio deseniz yeter." Berwick yavaşça başıyla onayladı ve genç adamın elini sıktı. "Berwick… Nichiyobi Berwick."

Çocuk şaşırdı ve bağırarak. "Nichiyobi mi?! Şu meşhur Kurosaki Nichiyobinin Soyu-?!" Etrafın meraklı bakışları berwicke odaklanmadan önce Berwick ağzıyla Alchioyu susturdu. Onu çok rahatsız etmişti.

"ŞŞT! Birazcık sessiz olsana!" Alchio Berwickin elinden sıyrıldı, hala şaşkınlık içerisindeydi. Sessizce konuşmaya devam etti

"Ama nasıl sessiz olabilirim ki? Önümde resmen bir Nichiyobi duruyor!" Berwick ciddi ve sert tonla Alchioya baktı, Güçlü duruşu alchioyu biraz korkutmuştu.

"Beni dinle Alchio, Ailemden konuşmayı pek haz etmem, o yüzden lütfen bu konuyu açmasan olur mu?" Alchio durumu idrak etmiş olmalı yüzü biraz düştü ama ciddi bir tonla da başıyla onayladı.

"Şey, pardon… *öksürür* Her neyse, şey diyecektim benimle takım ol-" Daha sözünü tamamlamadan Berwick sıraya girmişti bile.

 "H-hey! İnsan bir dinlerdi!" Alchio Berwickin yanına geldi ve fısıldayarak devam etti. "Pist… Hey! Benimle Ta-"

"İlgilenmiyorum." Alchio şaşırmıştı.

"Ne? Ama sınavın zor olacağını duydum! Ayrıca güçlüyümdür seni arka-" Berwick hiç beklemeden sözünü kesti, Alchioyu umursamıyordu.

"Güçlüysen o zaman tek başına da halledebilirsin değil mi?" Berwick sırada ilerlemeye devam etti, Alchio gıcık olmuştu fakat pes etmeye hiç niyeti yoktu.

"Olabilir! Ama bazen güçlülerin bile yardıma ihtiyacı oluyor, buna sende katılmıyor musun?" Sıra berwicke gelmişti, Berwick derin bir nefes aldı ve arkasında heyecanla cevabını bekleyen Alchioya baktı.

"Beni dinle, Ben kimseyle çalışmam… Bunun sebebi kibir ve ya kendini beğenmişlik değil. Sadece kişisel bir prensip, anladın mı?"

 'Sıradaki!'

Alchio bir süre baktıktan sonra iç çekti "Peki anladım… O zaman Sınavda başarılar diliyorum."

Berwick başıyla onayladı "Teşekkür ederim… Sana da başarılar diliyorum."

'Sıradaki! Giriş yapacak mısın artık?!' Berwick önüne döndü ve giriş belgesiyle biyolojik kimliğini resepsiyona sunduktan sonra Sınav yerine giriş yaptı.

Genç Berwick son hazırlıklarını yapmak için banka oturdu. Tomo Ustasının verdiği yüzüğü taktı. Ayrıca Takeshi ustası ona boyutsal bir çanta vermişti. İçinde çelikten bir kılıç, birkaç erzak, iksir ve pusula vardı. Berwick Gözlerini kapadı ve Ustalarının Sınavla ilgili konuşmasını hatırlamaya çalıştı.

***

Sınava 1 gün kala…

Genç Berwick bütün idmanlardan geçtiği için kendini özgürmüş gibi hissediyordu ama hala esas sınavı vermediği için çok heyecanlıydı.

Tomo Takeshi ve Kane bu güzel zamanı kutlamak adına berwicke parti veriyorlardı. Fakat Berwickin hala kafasında sorular vardı. Ziyafet çeken Bir yandan da içen Ustalarına döndü.

"Ustalarım, Bunu önceden de sormuştum ama bana eğitimimden sonra cevap verebileceğinizi söylemiştiniz. Sınavın amacı ne? Neler var ve neden böyle zorlu bir idmandan geçtim?"

Kane derin bir iç çekti ve söze girdi "Evlat, eğer söyleseydik belki de bu işlere hiç girişmek istemeyecektin… Ama madem buraya kadar zaten geldin dayandın çabaladın ve istediğine ulaştın, sana bu sorunun cevabını vermekte boynumuzun borcu."

Tomo araya girdi. "Berwick, bu sınavda başarısız olma gibi bir durum yok."

Berwick Tomoya baktı "Nasıl yani?" Takeshi söze girdi "Anlamadın mı? Sence Başarısız olmadığın bir sınavda kötü son ne olabilir?" Berwick düşündü, bunun tek cevabı, ölümdü.

"Yani bir nevi Açlık oyunları gibi falan mı?" Kane kahkaha attı.

"Başarısız olma kısmı evet ama öyle değil evlat, Dinle bakalım beni." Kane sandalyeyi berwickin önüne ters bir şekilde koydu ve oturdu. "Sınava tamı tamına bin kişi girecek. Sınavın ana konsepti, sizi 4 temel gruba ayıracaklar ve her grubu farklı evrenlerde hazırlanmış zindan gibi yerlere sokacaklar. Sınavı geçmeniz için 2 seçeneğiniz olacak."

Tomo birasında yudumlayıp berwicke baktı. "Ya belirli yerlerde bulunan Ana ışık özütlerini kırmak ya da normal düşmanlardan ziyade Zindanın gardiyanını alt etmek bu iki seçenekten başka şansınız yok."

Takeshi "Ve sınırlı bir süreniz var, verilen süre 3 gün. Eğer 3 gün içinde bu iki koşulda tamamlanmazsa." Takeshi eliyle bir butona basar gibi yaptı. "sanki bir butona basılmış gibi içeridekilerle birlikte o boyut silinecek."

Berwick şaşırmış ve biraz tedirgin olmuştu. Fakat kendini çabuk toparladı. "Açıkçası ölsem de gam yemezdim bile. Ölüm beni pek korkutmuyor. Hayatın zaten en dibindeyim sayılır, daha yeni yeni tırmanıyorum o kadar." hem de zaten bir defa ölmüştü.

Kane başıyla onayladı. "İradeni beğendim evlat! Merak etme şuan ki halinle bile rahatlıkla 2 ve ya 3 yıldızlı bir gardiyanın gücündesin. Bu sınava yeni girecek birisi için çok büyük bir potansiyel demektir. Ayrıca biz burada başçavuşun eşeği miyiz ha?! Ne zannettin seni dandik bir sınava falan mı hazırladığımızı?!" Berwick kıkırdadı.

"Ayrıca sınavda katliam harici her şey serbest olacak. Zaten olan biten ekrandan bütün evrenlere verilecek, tıpkı milli bir maç izlermiş gibi. Seni izleyeceğiz evlat. Şimdi git ve dinlen."

***

'Değerli Adaylar, Sınavımızın başlamasına son 15 dakika kaldı. Lütfen Size belirtilen gruplarınızın olduğu yere geçiniz ve hazırlıklarınız yapınız.' Berwick ayağa kalktı ve esnedi.

'Sınavın illaki bir açığını bulan olacaktır. İnsanların beden dilini okuyabilmem ve yalanlarını tespit edebilmem sağ olsun, bunu kolaylıkla anlayabilirim. Tek başıma olmam şu anlık en iyisi. İyi insanlarla birlikte olsam bile tehlikeli sularda yüzmeme engel olacaklardı.'

"O zaman… Hadi Gidelim." Berwick 3.grubun bekleme alanına girdi. Etrafa bir göz attı, Alchionun Ona doğru sevinçle el sallaması dikkatini çekti. Ama yüz vermedi. Bir süre sonra Yukarıda duran devasa ekran açıldı. Karşılarında Şuan ki sınav yerinin müfettişi vardı.

'Değerli Gardiyan Adaylarımız! Hepiniz hoş geldiniz!' Adayların hepsini bir yandan alkışladı bir yandan ıslıklar eşliğinde tezahürat yaptı.

'Görüyorum ki hepiniz sınav için yanıp tutuşuyorsunuz güzel… Güzel! Şimdi izninizle size sınavı açıklayacağım! Her 4 grup rastgele birbirinden farklı, bizim ayarladığımız bir zindana ışınlanacak! Zindan, bir labirent, bir arazi ve ya bir şehir bile olabilir! Her aday farklı konumlara ışınlanacak! Takımlar ise aynı konuma! Amacınıza gelirsek! 2 farklı amacınız olacak!'

Berwick içinden 'Tabii ki ana öz ve ya zindan gardiyanını yenmek ol-'

'Ya Zindan Gardiyanını Alt etmek, ya da Son takım kalana kadar çarpışmak!" Berwick şaşırdı ve hayretle baktı. Bu ustalarının söylediğinden arklıydı.

'Takım harici savaş serbest ve kişisel korumalara göz yumulacak!' Adaylar hayretlerle etraflarına baktılar, endişeli duruyorlardı ve birbirleriyle konuşuyorlardı.

'Ayrıca sadece 24 saatiniz var! 24 saat içinde bu iki koşul sağlanmaz ise, başarısızlıkla sonuçlandırılacak!' Katılımcılardan bazıları isyan etmeye başladı, kimisi küfüler saydırıyor kimisi sınavdan çıkmak istiyordu.

'Hepinize Canı gönülden Başarılar diliyorum!' Sınavın başlamasıyla Zeminin altında bir portal açıldı ve herkes düşerek Sınav Labirentine giriş yaptı. Berwick gözlerini açtığında etraf karanlıktı, sadece tavanda yerde ve belli duvarlarda rastgele duran rengârenk kristallerin loş ışığı vardı. Berwick eliyle basit bir ışık büyüsü yaptıktan sonra etrafa baktı. Sanki devasa bir mağaraya benziyordu. Aklına Tomo ustasının eğitimindeyken okuduğu evren kitapları geldi. Muhtemelen burası 'Cevher krallığı' Bölgelerinden biriydi. Sınavın çapı 30km olduğundan şuanda herkes bu mağarada rastgele konumlandırılmış olmalıydı. Berwick ilk olarak analiz yapmaya başladı.

"Totalde 250 kişi var. 30km yarıçapta birileriyle karşılaşma ihtimalim yüzde altı falan olmalı. Ayrıca zindan gardiyanının da rastgele konumlandırıldığını farz etsek onla karşılaşma ihtimalimde o civar bir şey. Ana öz olayının olmaması kötü oldu. Umarım birileriyle çatışmak zorunda kalmam. Hızlıca gardiyanı bu-" Berwick yaklaşık 200 metre ileriden bir kız çığlığı sesi duydu. Tuzak olabileceğini düşündü, ama vicdanı el vermediği içinde kontrollü bir şekilde olay yerine gitmeye karar verdi.

Berwick rüzgârın adımları büyüsünü yaparak hızlıca koştu. Çok geçmeden olay yerine gelmişti. Bir kız duvara yaslanmış omzu yaralı şekilde kılıcını düşünmeden karşısındaki Taş Yiyene savuruyordu. Dışında kayadan zırh gibi bir derisi olduğu için kılıç canavara pek etki etmiyordu. Canavar kükredikten sonra Kızın üstüne atıldı. Tam saldıracaktı ki Berwick tepeden yumruğuyla indi ve bir yumrukta canavarın dış kabuğunu paramparça edip canavarın pestilini çıkardı.

Kız çok içerisinde berwicke baktı, Berwick yavaşça kıza doğru ilerledi ama kız korkarak kılıcını berwicke doğrulttu. Sonuçta sınavda öldürmek serbestti. Berwick ellerini kaldırdı.

"Sakin ol, Yardım etmeye geldim."

"Yardım mı? Sonradan öldürmeyeceğini nereden bilecekmişim? Öyle Psikopatlar çok var!"

"İnan öyle bir psikopat olsam, senin gibi salak bir kızı öldürmektense canavara yem ederdim, şimdi kılıcı indirecek misin yoksa seni ölümle baş başa mı bırakayım?" Kız alıngan ve gıcık olmuş bir tavırla berwicke baktıktan sonra kılıcını indirdi. Berwick yanına yaklaştı, kızın yarası çok derin değildi, 2.seviye şifa büyüsü yaptı, kızın cildi ve yarası yavaş yavaş iyileşiyor kendine geliyordu ama yaranın izi kalmıştı.

"Şimdilik elimden bu kadarı geliyor ama idare eder. Sınavdan sonra revire gösterirsin."

"Şey… Teşekkür ederim." Kız utanmış ve pişman olmuş bir tavırla berwicke baktı, pembe saçları ve mor gözleri ona birini anımsattı.

"Rica ederim. Neyse ben gideyim." Berwick ayağa kalktı, kız şaşırmış ve endişelenmişti. "Beni bekleyen bir Gardiyan va-"

"Bekle! Lütfen beni de yanına al!" Berwick bakış attı. "Nedenmiş? Yaranı iyileştirdim işte kendi başına hareket edebilirsin."

"Ama buralarda ölürüm ben! Benim gibi genç ve güzel bir kızı burada bırakmak mı istersin?"

"Bana hayatını kurtarmama rağmen kılıç çeken ve trip atan birsine neden güvenip yanımda durmasına izin verecekmişim? Beni sırtımdan bıçaklamayacağın ne malum?" Kız durakladı. Ve berwickin yüzüne baktı.

"Ablam, Kendisi bir gardiyandır. Onun gibi olmak istiyorum ve böylesine kalleşçe bir şeyi yaparsam bile ablamın onuruna leke sürmüş olurum." Berwick yüzünü ona döndü. Kızın beden dili yalan söylemiyordu. İç çektikten sonra tekrar yola doğru yürümeye başladı.

"Pekâlâ, gelebilirsin. Ama beni yavaşlatırsan seni arkada bırakırım ona göre." Kız heyecanlı ve sevinmiş bir şekilde başıyla onayladı ve Berwicki takip etmeye başladı. İkisi birlikte hareket etmeye başladılar. Ortam çok sessizdi, Berwick sadece görevine odaklanmış bir şekilde hareket ediyordu.

"Muhabbetinde çok sarıyor ya." Kız tripli bir şekilde berwicke seslendi.

"Odaklanmışken sohbet etmeyi pek sevmiyorum. Ama bu seni rahatlatacaksa peki, konuşalım. Adın nedir?" Berwick yürümeye devam ederken, etrafı gözetliyor ve kendince bir rota oluşturuyordu.

"Akemi…"Kız berwicke biraz daha yaklaşarak hareket etmeye başladı. "Senin adın nedir?"

"Berwick." Berwick hala etrafı kolaçan ediyordu, durumun ciddiyetinde olduğu için hiç rahatlamaya tahammülü yoktu.

"Kaç yaşındasın?" diye sordu Akemi.

"2 gün önce 18 yaşına girdim. Sen kaç yaşındasın?" Berwickin bu sorusu Akemiyi rahatsız etmişti.

"Bir Kadına yaşı sorulmaz, hiç sana öğretmediler mi?" Berwicki takip ederken bir yandan kılıcını hazırda tutuyordu ve yayıyla oklarını kontrol ediyordu.

"Edep ahlakımı şuan sorgulayacak durumda değilim, ayrıca gardiyanlarda cinsiyet eşitçiliğine inanıyorum. İleride tekrar karşılaşma ihtimalimize karşı sordum say."

Akemi iç çekti. "Cidden mi?! Off… *iç çeker* 17 yaşındayım."

 "Hm, benden küçükmüşsün." Engebeli mağaranın yollarından sonra, daha geniş bir yere geldiler. Etraf öncekine göre daha aydınlıktı. Berwick Akemiyi durması ve sessiz olması için uyardıktan sonra etrafa göz attı.

Hey be-" Akemi hazırlanan ve aşağıya atlayan berwicke endişeli bir tonla cevap verdi."

 İleride savaşan tıfıl bir kişinin savaştığını gördü ve hızlıca yanına doğru hareket etmeye başladı. Canavarlar etrafını sarmıştı ve elindeki hançerle canavarların saldırılarından sıyrılıyordu. Bu kadar tıfıl ve zayıf bir bedenle rahatlıkla saldırılardan sıyrılabilmesi Berwicki etkilemişti. Ama çocuğun saldırıları zayıf olduğundan canavarlara etki etmiyordu. Berwick Hızlıca rüzgâr büyüsüyle adımlarını güçlendirdikten sonra çocuğu yanına atıldı ve etherini şekillendirerek Taş yiyenin suratını paramparça etti. Ardında diğer Taş yiyenin saldırısını savuşturup yerdeki zemine sıvılaştırma büyüsü yaptı ve büyülü kesesinden çelik kılıcını çıkartıp kâğıt kesermiş gibi Taş yiyeni ortadan ikiye böldü. Arkasındaki Cevher Tazısı tam ona atılıp saldıracakken, ileriden gelen akeminin okuyla yere saplandı. Berwick ileriden akemiye bakıp başını sallayarak teşekkür ettikten sonra tıfıl çocuğa döndü.

"İyi misin?" Çocuk hançerlerini kınına geri soktu. Akemide Berwickin yanına geldi.

"Evet… Of bir anlığına öleceğim sandım. Teşekkür ederim." Çocuk öne eğilerek teşekkürlerini sundu.

"Bu kadar resmi olmana gerek yok. Ayrıca, Hançerlerini kınına sokmak istediğinden emin misin?" Çocuk başını kaldırdı şaşkınlıkla Berwicke sonrada kınlarında duran hançerlerine baktı.

"Şey, Şu anlık bir tehlike sezmiyorum." Çocuk berwicke baktı.

"Ama bizde tehlike olabiliriz, tanımadığın birilerinin karşısında böle savunmasız durman mantıklı mı?"

"Neden öyle düşündün ki?" Eğer bana saldırmak istemiş olsaydınız, bunu ilk başta yapacağınızı farz ederdim. Ayrıca, savaşma becerisi konusunda her ne kadar güçsüz olsam da kaçınma ve taktik konusunda çok başarılıyımdır, hatta o kadar ki size bunu açıklamam bile beni zayıf duruma düşürmüyor. O yüzen saldırmak isteseniz bile muhtemelen hayatta kalırım. Berwick Akemiye bir bakış attı.

Berwick "Bazılarımız maalesef bunu idrak edemiyor da. Direkt hayatını kurtarsan bile kafana atlıyorlar." Akemi tripli bir şekilde kollarını bağdaştırıp farklı yöne baktı.

"Ama etkilendim doğrusu. Açık sözlü olduğun için sağ ol, şey…" Berwick elini uzattı.

"Adım Hyogaki, Hyogaki Kenichi." Hyogaki berwickin elini sıktı ve onunla tokalaştı.

"Berwick. Nichiyobi Berwick." Akemi şaşkınlıkla berwicke doğru bir bakış attı ve hemen yanına geldi.

"N-Ne?! Nichiyobi mi?! Sen Nichiyobi Soyundan mısın?! Bana niye söylemedin?!" Berwick şaşırarak baktı.

"Senin gibi güvenilmez birine niye söyleyeyim? Ayrıca bu nedir arkadaş benim soyumu tanımayan insan yok mu hiç?"

"Off! Uğraşmayı bırak artık… Pekâlâ, madem güvenini kazanmamı istiyorsun bende soy ismimi söylerim ödeşmiş oluruz. Akemi Hasegawa, Oldu mu?!"

Berwick biraz ilgisini çekmiş bir şekilde Akemiye doğru döndü ve baktı. "Hasegawa mı? Stella Hasegawa'nın neyi oluyorsun sen?"

Akemi Berwicke baktı. "Kendisi ablam olur? Neden sordun ayrıca Ablamı nereden tanıyorsun?! Sapık falan mısın?"

Berwick sinirli bir tonla "Ha! Ne sapığı be Stella ustayı tanırım! Benim eğitimimde büyük rolü var! Bir dahakine Kendini başkalarıyla kıyaslama!"

Akemi sinirlenmiş ve iğnelenmiş bir şekilde berwicke baktı. "S-s-sen bana nasıl sapık dersin! S-seni uzun sersem!"

Berwick duygusuz ve boş bir ifadeyle akemiye baktı. "Bu neydi şimdi bir hakaret mi? Gerçekten Stelle Ustanın kardeşi olduğundan emin misin?"

Akeminin yüzü kızardı ve öfkelendi. "AAA! BU KADARIDA YE-"

"Um çocuklar, sohbetinizi bölmek istemem ama…" Hyogaki biraz gerilmiş ve korkmuş bir tonla parmağını Berwick ve akeminin arkasında duran devasa goleme dikti. Berwick ve Akemi yavaşça arkalarını döndüler, birbirlerine baktılar. Sonrasında Goleme.

"Bu konuyu şimdilik noktalamaya ne dersin?"

"Bence de…" Golem onlara bakarak bağırdı. Etraf bağırmasıyla biraz hareketlendi ve çaylakların zorlu mücadeleleri başladı.

***

Zindanın öbür tarafında…

"Huff…huff…Huff…Bu…Daha ne kadar sürecek?"

Alchio saplanmış buzla kaplı kristalimsi meçini yerde yatan canavardan çıkardıktan sonra soluklanmaya devam etti, bitkin ve yorgun haldeydi. Canavarların sonu gelmiyordu. Birisini öldürüyordu diğer ışınlanıyordu. Artık takati kalmamıştı. Etherini düzgün kontrol edemiyordu. Yapabildiği son şey Buzdan bir duvar örüp arkasına kendini yenileyene kadar saklanmak oldu. Canavarlar duvara saldırıyordu, buzdan duvar her ne kadar kalın olsa da Alchio bunun çok uzun sürmeyeceğini biliyordu.

"Ben… Burada ölecek miyim?"

More Chapters